İsrail Mısır İlişkileri: Perde Arkasındaki Doğalgaz Faktörü
DİMYAT’a Gitmeden OSMANCIK’tan PİRİNÇ Almak
Mısır Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında yaşanan Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyanı ile saray çevresinde sıkça söylenen “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma” sözü günümüzde de bilinen ve halk dilinde çokça söylenen bir sözdür. Geçmiş zaman olur ki yaşanan olayların tekrarı oldukça hatırlanıp nedamet duyulan bir ifade olarak kalmıştır. Pek çoğumuz Dimyat’ın Mısır’ın bir sahil kenti olduğunu bilmeyiz. Dimyat senelerce küçük bir sahil kenti iken yakın zamanda oldukça stratejik öneme sahip bir kent olmasını burada kurulan LNG gaz tesisine borçludur. Aslında Dimyat Mısır’ın özgürlüğüne vurulmuş bir zincirden başka bir şey değildir. Gelin şimdi demokrasiden uzak geçen yılların ardından “Arap Baharı” diye estirilen yapay türbülansın önce Hüsnü Mübarek sonra da Muhammed Mursi‘nin başına gelenlerin için aslında çok büyük bir yolsuzluğun üzerini kapatmak ve değişen ekonomik şartlar ile ülkenin iflasının sınırına getirilmesini inceleyelim. Bu hadise aslında tam bir ibret vesikasıdır. Ben örneği Osmancık’tan vermem pirinç yetişmesinden ibarettir. Ya petrol ve doğalgazdan başka satacak hiçbir şeyi olmayan Ortadoğu ülkeleri bu ibretlik hikayenin içinden dersler çıkarmak zorundadır.
1978’de Camp David Antlaşmasının ardından ABD Sina Yarımadası’ndan çekilmek şartı ile İsrail’e 15 yıllık enerji ihtiyacını karşılama garantisi verdi. Mısır ve İsrail arasındaki ilişkilerin düzene girmesinin ardından Camp David Antlaşmasının gizli olan maddelerinden biri olan İsrail’in Mısır’daki petrol ve doğalgaz ihalelerine girme hakkı İsrail’e tanınmıştır. 1993’de Oslo Antlaşması sırasında da İsrail’in FKÖ tanıması karşısında hem İsrail’e hem de Mısır’a çeşitli yardımlar verildiği bilinmektedir. Camp David’te Mısır adına imza koyan Enver Sedat’ın öldürülmesini ülke içinde bir karşılığı olduğu yani İsrail ile milli çıkarların aksine bir antlaşma yapmanın kendi ordusunun içinde bile can güvenliği olmadığını göstermiştir. Camp David anlaşmasından sonra İsrail ve Mısır istihbarat örgütleri arasındaki yakınlaşma ve bu yakınlaşmanın ticari bir boyut kazanması geç olmamıştır. Yolsuzluktan hüküm giymiş mısırlı eski istihbarat elemanı Hüseyin Salim ki kendisi Hüsnü Mübarek ile olan ilişkisinden ötürü en yakın adamı olarak görülmelidir. İsrail ile ilişkileri sonucunda İskenderiye Limanı’nda 1,2 milyar dolar değerinde petrol rafineri yatırımı yapan şirketin İsrail tarafından kurulmasında büyük payı vardır. Verilen olağan üstü imtiyazların zaman geçtikçe gün yüzüne çıkan kısmı gerçekte olandan çok azdır. Bu şirketteki Hüseyin Salim’in adamı olan yine katkıları ve Hüsnü Mübarek’e olan yakınlığı ile ilerde petrol bakanı yapacağı Samih Fehmi’den başkası değildir.
Samih Fehmi petrol bakanı olunca Hüseyin Salim ve Mossat elemanı olan Yossi Maiman tarafından kurulan EMG şirketine Mısır’ın çıkardığı doğalgazı satmak için yetki verildi. Bu şirket El-Ariş ile Aşkelon arasına kurduğu boru hattı ile doğal gazı İsrail’e sattı. Bu satışın şartlarına bakıldığında dünyada doğalgazın metreküp fiyatı ortalama 12,5 dolar civarında iken Almanya Rusya’dan aldığı doğalgaza 8 dolar ödeme yaparken; Mısır devleti doğalgazı EMG firmasına 1,5 dolar gibi komik bir fiyata sattı ve EMG’de bu gazı İsrail’e 2,5 dolar gibi piyasa şartlarının çok altında satmasıyla Mısır devletinin bir kaç yıl içinde 11 milyar dolar civarında zarar etmesine yol açtı. EMG firmasının ortakları zengin olurken İsrail Devleti çok ucuz bir şekilde enerji üretebildi. 2011’de Tahrir Meydanında halkın isyan ettiği konulardan biri de buydu. Gelişen olayların ardından boru hattının kapatılmasından sonra ortaya çıkan Mısır Devlet’inin EMG ile yaptığı halktan gizlenen antlaşmanın maddeleri gereğince EMG ve diğer gaz şirketleri tarafından açılan davaların sonucunda Mısır Devlet’inin ödemek zorunda kalacağı rakam yaklaşık 20 milyar dolardı. Mısır’ın döviz rezervlerinin yaklaşık 15 milyar dolar olduğuna bilindiğine göre, pratikte bu devletin iflası anlamına gelmekteydi. Zaten ülkede yaşanan enerji sıkıntısı gün geçtikçe hayatı felç etmektedir. Demokratik yollarla iktidara gelen Muhammed Mursi bu çarpık yapının ortadan kaldırılması için adımlar attı fakat bu da onun iktidarının sonu oldu. Benzin sıkıntısının manipüle edilmesiyle ordu yönetime el koydu. Zaten ekonomik açıdan sıkıntı içindeki Mısır üzerinde baskı oluşturmak için böyle bir kukla yöneticiden başkası düşünülemezdi. Abdülfettah el-Sisi yönetime geçtikten sonra İsrail ile tekrar temas kuruldu ve daha sonra kaldırılan uluslararası şirketlerin petrol ve doğalgaz ticareti yeniden başladı.
Mısır’da bu gelişmeler olurken 2010 yılında İsrail Akdeniz’deki Leviathan ve Tamar bölgelerinde yaklaşık 740 milyon metreküp doğalgaz rezervi bulması ve işletmeye başlaması, aslında İsrail Devleti için “İkinci Kuruluş” olarak kabul edilebilir. İsrail bu ürettiği doğalgazı işleyerek taşınabilirliği daha yüksek LNG gaza dönüştürerek satma yoluna gidecektir. Yağlı müşteriyi uzaklarda aramak yerine geçmişte enerji kaynaklarına muhtaç olduğu fakat bugün enerji kıtlığı çeken komşusuna satmak isteyecektir. Şartlar tamda İsrail’in istediği gibidir.
Mısır’ın ürettiği doğalgaz kendi iç talebi bile karşılamaktan uzakken, yukarıda bahsettiğimiz kendine açılan uluslararası davaların kıskacında olan borcu yüzünden ekonomik bağımsızlığını kaybetmek üzeredir. EMG firmasına 8 milyar dolar, çeşitli gaz firmalarına 6 milyar dolar ve İspanyol firması Union Fenosa’ya olan 6 milyar dolar borcu varken; ülkenin enerji ihtiyacı karşılaması gittikçe güçleşmiştir. İşte tamda bu noktada iflas ettiğini açıklayan EMG firmasının sahip olduğu El-Ariş ile Aşkelon arasındaki doğalgaz boru hattı tersine çalıştırılıp mısır senelerce ucuza sattığı doğalgazı MAKUL piyasa şartları ile geri alabilir. Bu ticaretin karşılığında ise İsrail’in Mısır’dan istediği paradan daha önemli şartlar vardır. Bunlardan ilki her daim kontrol edebileceği, istediğinde cezalandırıp muma çevireceği bir Mısır olmasını istemesidir. İkincisi bence çok daha önemlisi Süveyş Kanalını kullanım serbestliği alarak ürettiği LNG gazını Asya ve Uzakdoğu’ya satma imkanını yakalamak istemesidir. Bu iki madde Mısır Devlet’inin geleceğine konulmuş ipotekten başka bir şey olmadığını görmek artık zor değildir. Kontrol edilebilir bir Mısır için Mısır halkının daha neler kaybedeceğini düşünmek gerekir. Muhammed Mursi’yi devirirken sevinç çığlıkları atanlar içi boşaltılan bir devletin gün gelip istiklaline de kaybedeceğini hiç düşünmemiş olmalılar.
Evet başlarken bahsettiğimiz Dimyat’a ve İdku’ya Noble Enerji tarafından şirketi kurulan LNG üretim tesisleri Mısır’da esaret zincirinin bir halkası olarak üretime geçmiştir. Mısır’ın yaşadıklarını başlarken yazdığımız “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” sözü olanları en güzel ifade etmektedir. Ekonomik bağımsızlığı tehlikeye giren Mısır’ın demokrasi ile yönetilmesini beklemek basit tabirle saflık olur. Bu yaşananlardan bölge ülkelerinin alacakları dersler önemlidir.
Ortadoğu’da yaşanan siyasi gelişmeler bir birine benzerlik gösterse de değişmeyen tek şey sonucunda kaybedenlerin hep bir teselli bulmasıdır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder