By Ahmet İşitez- 10 Haziran 2016
Alman Parlamentosu’nun sözde “Ermeni Soykırım” yasa tasarısı kabul etmesi,çoktan beri gergin olan Türk-Alman ilişkilerine ciddi zararlar vereceği ve bununla beraber Avrupa’nın bundan önce sinyallerini aldığımız “ALMAN DERİN DEVLETİ” tarafından yeniden şekillendirileceği artık belirgin hal almıştır.
İkinci Dünya Savaşının ardından ikiye bölünen Almanya sadece toprak bakımından değil zihniyet bakımından da bölündüğünü ancak BERLİN DUVARI yıkıldıktan sonra anlamak kolaylaştı. Ekonomik tahribatın tamir edilmesi ve toplumsal barışın sağlanmasının ardından bizim “Derin Almanya” yada “Öteki Almanya” dediğimiz federal yapı içinde olmayı kabullenemeyen biraz sosyalist biraz faşist ama daha da çok merkeziyetçi yapı, Almanya’yı ekonomik açıdan yeterli hale gelince Avrupa Birliğini yönetmeye başladı. Zaten Almanya’nın bin yıllık rüyası olan “Kutsal Roma Germen İmparatorluğu” hayali gerçeğe hiç bu kadar yakınlaşmamıştı. İşte Derin Almanya öncelikle kendi ülkesinde değişimini tamamladı. Avrupa’yı değiştirmeye başlayınca da hayallerinin sınırında bulunan aslında bu hayalleri yerle bir edecek düşmanları ile yetmiş yıl sonra tekrar yüzleşecekti. Bu korku Almanya’nın İngiltere’nin ve ABD’nin dünyanın nüfuz bölgelerindeki gücünü artık savaşarak değiştiremeyeceğini görmesiydi.
Almanya yukarıda yazdığımız bir sürecin artık kabuk değiştirme sancısı içine girmiş, dünyanın en önemli nüfuz bölgesinin üzerinde olan Türkiye’ye ilk defa açıktan açığa cephe almıştır. Bunun sebebi Avrupa’nın yaşadığı “Mülteci Sorunu” ve bu sorunla uğraşırken Türkiye’nin gösterdiği tavra tahammül edememesidir. Almanya Avrupa’ya yönelik bu mülteci akının sorumlusu olarak ABD’yi görmekte ama doğrudan bir müdahale edememektedir.
Mülteci sorununa farklı açılardan bakmak zorunda kalan Almanya, Suriye’de yaşanan iç savaşın ne Suriye toprakları ile, ne de Libya’da yaşananların Libya Petrolü ile alakalı olmadığını anlaması biraz geç oldu. Mülteci sorunu diye bahsedilen Avrupa’ya göçün bir istilaya dönüşebileceği kabusu Almanya’nın uykularını kaçırmaktadır.
Almanya’nın içinde bulunduğu çaresiz durumu anlamak için Alman Federal Meclis’inde alılan soykırım yasa tasarısın içeriğine bakmak yeterli olacaktır. Altı milyon Yahudi’yi katleden bir devlet geçmişine sahip bir devletin, geçmişi unutturmak için ‘tarihi’ parlamentolarda yazmak yerine, gelecek yıllar içinde erozyona uğrayacak toplumsal yapıyı nasıl bir arada tutması gerektiğine kafa yorması gerekir.
Savaşarak kazandığı bir tek toprak parçasını elinde tutamayan, kültürel anlamda bir çöküş içine giren toplumunu gündelik zevklerle uyuşturarak zaman kazanmaya çalışan “Derin Almanya” yakın bir gelecekte sınırlarına dayanan tehlikeyi görmenin çaresizliği içinde olduğu yalın bir gerçektir.
Son günlerde Fransa’da yaşanan olaylara bakıldığında bu toplumsal çözülmenin sadece Fransa ile sınırlı kalmayacağı ise belli olmuştur. Etnik ve dinsel ayrımcılık üzerine politika inşa eden partilerin Avrupa’nın bir çok ülkesinde gücünü artırması toplumsal bir kırılma içine giren Avrupa Birliği’nin çöküş sürecinin ilk sinyalleri olarak değerlendirilmelidir.
Avrupa ve Almanya’da bu gelişmeler olurken İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmayı halk oyuna götürmesi daha doğrusu batan gemiyi terk etmesi tesadüf değildir. Zaten ekonomik açıdan çıkmaz içindeki Avrupa ile finansal açıdan yollarını ayıran İngiltere, tarafını ve rengini belli etmiştir.
Ermeni meselesini son konuşacak devletlerden olan Almanya’nın böyle bir sözde soykırım yasasını federal meclisinde kabul etmesi acizliğini yukarıda anlattığımız çıkarımlar ışında değerlendirilmesi gerekir. İkinci Dünya Savaşında katlettikleri Yahudileri bir kenara bırakın, bugün avrupa birliği içine aldıkları ülke halklarına yaptığı soykırımın da hesabını vermelidirler.
Ahmet İşitez
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder