1 Haziran 2016 Çarşamba

Kudüs’ün Dört Kuralı: İsrail Türkiye Yakınlaşması









By Ahmet İşitez - 01 Haziran 2016
KUDÜS’ÜN DEĞİŞMEZ DÖRT KURALI IŞIĞINDA İSRAİL TÜRKİYE YAKINLAŞMASI
Kural 1:
İsrail’le mücadeleden geri duran bir Arap liderinin, Filistinlilerce kabul görmesi mümkün değildir. İsrail’le perde arkasından anlaşmaya kalkışan bir Arap yöneticinin canı, Filistinliler arasında asla güvende değildir.

Kural 2:
Filistin meselesinde, İsrail’e karşı açıktan tavır almanın cezası ölümdür. Bir Arap yöneticisi, hele de petrolü silah olarak kullanmaya kalkışırsa, en mahrem yerde yani kendi sarayında, en yakını tarafından öldürülebilir.

Kural 3:
Bir Arap lideri, İsrail’le açıktan anlaşma yapmaya ve Siyonistlerle yakınlaşmaya kalkışırsa, ona ilk direniş kendi ordusundan ve askerlerinden gelir. İsrail’e karşı kazanılan zaferin yıldönümünde bile olsa, o lider, kendi askerleri tarafından öldürülmekten kurtulamaz.

Kural 4:
Hiçbir İsrailli yönetici, Filistinlilerle kapsamlı bir barışa imza atamaz. Atarsa, yine kendi halkından birileri çıkıp, onu binlerce kişinin gözleri önünde öldürebilir.

Arap İsrail çekişmesi açık bir savaştan masanın altında bir bilek güreşine döndüğü son dönemde, Gazze’nin tecridi de İsrail’e bir şey kazandırmamış hatta bölge müttefiklerine karşı güç kaybettirmiştir. İsrail’in asıl sorunu dışarıda aradığı sürece kalıcı bir çözüm daha doğrusu ulus devlet ülküsünden uzaklaştığının farkına varmalıdır.Bölgede yalnızlaşan İsrail toplumu içeride de çeşitli kırılmalara hatta ayrılmalara gebedir. İsrail içinde Yahudiliğin mezhep ekseninde birleştirme özelliği gün geçtikçe etkisini kaybetmektedir. Farklı kültürlerdeki dindaş insanlar bir arada yaşamakta gün geçtikçe zorlanmaktadır. Bu da sonuç olarak tarihte görüldüğü gibi “ÜMMET” olgusu ile bir araya zorla getirilmiş bir topluluğun kalıcı bir ulus devlet olma ihtimalini ortadan kaldırmaktadır.
Siyonist üst akıl diye tabir edebileceğimiz bir yapı, yukarıda bahsettiğimiz hadiseyi görmüş olacak ki, farklı kültürlerin dindaşlarını bir arada tutmak için bugüne kadar denediği yöntemleri 2015 yılından itibaren bir kenara koyup, yeni bir yöntem geliştirmek üzere harekete geçti. ABD ve Avrupa’daki Yahudilerin paylaşmadığı bir kader birliğinden söz etmek çok gereksiz olacağından, bilinen yöntemlerin dışına çıkarak yani mağdur-mazlum bir nesil yerine, mağrur ve gururlu bir nesil yetiştirmek istiyor. Bunun içinde artık bölgesinde kalıcı bir denge unsuru olan Türkiye ile ilişkileri düzeltip, Suriye ve Irak ekseninde bölgede söz sahibi olmak için çaba içine giriyor. İsrail’in Obama yönetimiyle arasının pek iyi olmadığı gün gibi aşikarken, sonbaharda ABD seçimlerinin ardından kartların yeniden dağıtılacağını bilmektedir.
İşte tamda bu yüzden Türkiye-İsrail arasında imzalanacak antlaşmada kamuoyunda konuşulan konuların aksine, en önemli madde Suriye olacaktır. Yukarıda saydığımız dört madde Araplar ile İsrail ilişkilerinin neden çıkmaza girdiğinin ve her çıkmazda karşılıklı can kayıpların çözümün ilerlemesinde bir faydasının olmadığı görülmüş olacak ki, İsrail bölge de söz sahibi olup içerideki mozaiği çatlatmamak için eski dostunun kapısını tekrar çalmıştır.
Ahmet İşitez

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder