Güncel olarak her sene yaşadığımız sözde “Ermeni Soykırım” meselesi, aslında yüzüncü yılında başka bir anlam yada misyon yüklenerek 2013 yılından beri çok farklı bir amaca hizmet ediyor. Bu konuda bilinen söylemlerin yada Türkiye’nin tezlerinin hiç dikkate alınmamasının asıl sebebi, bir “KAFKAS BLOĞU” oluşturulmak istenmesidir.
Değişen şartlara rağmen Türkiye’nin hep aynı stratejiyi belirlemesi yani değişen şartlara göre yeni bir “Kafkas Stratejisi” belirleyememesi, ilerde çok daha sıkıntılı durum olarak beklense de; basit tabirle “EĞRİSİ DOĞRUSUNA DENK GELDİ” demek daha doğru olacaktır. Bölgemizdeki jeopolitik değişimleri, fiili ve siyasi çatışmaları dikkate aldığımızda, Ermenistan’a verilen bu siyasi desteğin aslında sanal bir destek olduğu, asıl amacın Ukrayna’da hezimete uğrayan Batı politika ve stratejilerinin bu defa Rusya’ya karşı Ermenistan üzerinden uygulanmasının düşünüldüğünü söyleyebiliriz.
Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonra Avrupa Devletleri ve ABD, doğu Avrupa ve Kafkaslardan Rusya’ya sızma fırsatı yakalamıştı. Ancak Putin bu hızlı jeopolitik sızma girişimlerini geri püskürtmeyi başardı. Kafkasya’da ilk başkaldıranlar Çeçenlerdi. Çeçenler 1991’de bağımsızlıklarını ilan ettiler. Rusya bunu kabul etmedi. Çeçenya-Rusya Savaşı 1994-1996 arasında yaşandı. Ruslar önce el altından muhalefeti destekledi. Başarılı olamayınca doğrudan müdahale ettiler. Savaş sonunda 1996’da 5 yıl içinde Çeçenistan’ın geleceğini belirleyen bir anlaşma imzalandı. Ruslar Çeçenistan’ı federasyona dahil etmek istiyorlardı. Putin Çeçenistan’da daha sertlik yanlısı bir politika izledi. Sert ve kanlı bir savaş sonrası Rusya Çeçenistan’ı kontrol altına aldı. Bu uygulama, aynı zamanda bölgedeki diğer devletlere de gözdağı oldu. Bugün de Çeçenistan’da Rusya yanlısı bir yönetim işbaşındadır.
Zor bir coğrafi yapıya rağmen Kafkasya, Rusya’nın yumuşak karınlarından biridir. Çeçenistan kontrol altına alındıktan sonra, sıra Batıyla bütünleşme olasılığı yüksek olan Azerbaycan ve Gürcistan’a geldi. Ermenileri cesaretlendirerek ve fiili olarak destekleyerek Azerbaycan ve Ermenistan’ı savaştıran Rusya, iki ülkeyi düşman hale getirmeyi başardı. Böylece, Azerbaycan’ın Nahçıvan üzerinden Türkiye ve Batı ile bütünleşmesini engelledi. Ardından Azerbaycan’da Rusya yanlısı bir yönetimi iktidara getirdi. Azerbaycan-Ermenistan sorunu aslında çözümü örneklerine göre gayet basit, gerçekte savaşmak istemeyen iki devletin zoraki kör döğüşünden ibarettir. 2009 Ekim ayında imzalanan, Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasını da içeren Türkiye-Ermenistan Antlaşmasını tüm Ermeni halkı isterken, iptal ettiren Ermenistan Yüksek Mahkemesi değil Rusyadır. Sınırlarını Rus askerlerinin koruduğu, nükleer elektrik reaktörünü Rusların çalıştırdığı, ekonomisi ve ticareti tamamen Ruslar tarafından kontrol edilen kağıt üzerinde bir devlet görüntüsü veren Ermenistan bu durumu asla hak etmemektedir.
Ermenistan Azerbaycan çekişmesinden sonra sıra Gürcistan’a gelince, Rusya 2004 yılına kadar eski Sovyet Rusya Dışişleri Bakanlarından Edward Şevardnadze ile Gürcistan üzerindeki siyasi ve askeri kontrolünü devam ettirdi. Bu tarihten sonra Batı yanlısı Mihail Saakachvili iktidara geldi. Gül Devrimi ile ABD Gürcistan üzerinden Kafkaslara girme planlarına başladı. Dönemin ABD Başkanı George Bush 2005’de Tiflis’de Özgürlük Meydan’ında Saakachvili ile samimi pozlar verdi. Gürcistan’ın süratle NATO üyesi yapılma süreci başlatıldı. ABD-RUSYA çekişmesinde ABD ilk yenilgiyi 2008 yılında Gürcistan’da aldı. NATO üyeliği vaadi ile Kafkasya’ya sızma teşebbüsü Rusya’nın 2008’de Güney Osetya ve Abhazya’yı işgali ile geri püskürtüldü. Rusya ile ikinci karşılaşma, 2011 başlarında Suriye’de başladı. ABD ve Batı’nın kısa zamanda Suriye’deki Rusya yanlısı rejimi devirme girişimleri, Rusya’nın askeri, siyasi ve psikolojik desteği ile akamete uğratıldı. 2013 Kasım ayında ABD, AB ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarını kullanarak Rusya’ya Ukrayna üzerinden ikinci defa sızma teşebbüsünü başlattı. Büyük karmaşalardan sonra, bu girişim, Mart 2014’de yapılan referandum ile Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi ile sonuçlandı. Böylece ABD ikinci yenilgisini almış oldu.
Yukarıda belirttiğimiz tarihsel geçmişi ışığında Kafkasya’da yaşanan bilek güreşi sonucunda en çok zarar gören ülke Ermenistan olsa gerek. Çok eski ve kadim bir milletin, Avrupa ve ABD’de yaşayan ” TUZU KURU” yani ekonomik ve hayat standartı bakımından Ermenistan’da yaşayan 3,2 milyon Ermeni ile tartışılmayacak kadar rahat yaşayan Bohem bir topluluk olmaktan öteye geçmek zorundadır. Ermeniler yaşadıkları topraklar için diasporanın politikalarından vazgeçip, Rusya hegemonyasından kurtulup, bağımsız bir devlet görüntüsü vermeliler. Günümüz enerji koridorunun üzerinde yer alması, ekonomik açıdan parlayan bir yıldız olan Azerbaycan ile barış içinde yaşaması ve en önemlisi de tarihsel ve kültürel açıdan iç içe geçmiş bir Türkiye ile dünyaya entegre olması gerekir.
Gerçek olan önümüzdeki yıllarda Rusya ekonomik açıdan bir çöküş içine gireceği ve buna bağlı olarakta siyasi ve askeri gücünü kaybetmesi olasıdır. Zaten Sovyet Rusya döneminde yeterince sömürülen bu Kafkas Halkları geçmişte yaşadıkları acı hatıraları tekrar yaşamak istemiyor ise -yani Ukrayna’nın ikinci dünya savaşı sırasında ”HOLOMODOR” yani açlıkla yoklukla terbiye edilmeyi istemiyorsa-, gelecek planları için RUSYA’nın olmadığı bir yöntem bulmalıdır. Geçmişte olduğu gibi bugünde Rusya, ekonomik çıkmaza girdiğinde kendi kaynaklarından önce sömürdüğü toplulukların kaynaklarını tüketmektedir.
Ahmet İşitez
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilGüzel bir yazı basarinizin devamını dilerim
YanıtlaSil